Astrolojiyi bilenler, her birimizin Dünya’ya evrimimizde tamamlamamız gereken eksiklikleri, dengelememiz gereken durumları gösteren, bizleri kamil insana ulaştıracak bir doğum haritasıyla geldiğimizi bilir. Doğum haritası parmak izi gibidir, kişiye özeldir.
Çok küçük yaşlardan itibaren astrolojiyi önemsedim. Kendim dışında yaşamıma giren herkesin doğum haritasını inceledim. Doğum haritaları; kişilerin ne sebeple, neyi öğretmek ve öğrenmek için yaşamda olduklarını, hangi yönlerimizin törpülenmesi gerektiğini, hangi konularda uyum ve uyumsuzluk yaşayacağımızı gösterir.
Tüm evrenle “Bir“, “Bütün” ve birbirimizle bağlı olduğumuz bilgisi kadar; tüm kainattaki değişimden etkilendiğimiz de yadsınamaz bir gerçekliktir.
Astroloji kadim öğretiler içeren derin bir ilimdir
Ancak insan kendini tanıma sürecinde, kendindeki güçlü potansiyeli farkettiğinde yıldızların insanı değil, insanın yıldızları etkileyecek güçte olduğunun bilgeliğine ulaşır.
Yoga’yı Hindistan’dan Amerika’ya getiren, 1950’lerde yaşamış olan yogi Paramahansa Yogananda’nın (“Yoga İle Nasıl Tanıştım? Paramahansa Yogananda Kimdir?” konulu yazıyı okuyabilirsiniz) tespiti, bu düşünceyi doğrular niteliktedir.
Bir Yogi’nin Otobiyografisi’nde şöyle yazar:
“Yaradılışın bütün bölümleri birbirine bağlıdır ve aralarında bir etkileşim vardır. Evrenin dengeli ritmi, karşılıklı ilişkilerden kaynaklanır.” diye devam etti gurum.
“Astroloji, insanın gezegensel uyarılara verdiği tepkinin incelenmesidir. Yıldızlar, bilinçli bir iyilikseverliğe ve düşmanlığa sahip değildir. Onlar sadece pozitif ve negatif ışınlar yayar. Bunlar tek başlarına insanlığa yararlı veya zararlı olamaz. Ancak her insanın geçmişte harekete geçirdiği sebep-sonuç dengelerinin kurulup çalışması için, kanunlara uygun bir kanal sunar.”
“Bir çocuk, göğe ait ışınların, onun kişisel karmasıyla matematiksel uyum içinde olduğu bir günde ve saatte doğarsa horoskobu, değiştirilemeyen geçmişini ve bunun gelecekteki muhtemel sonuçlarını ortaya koyan ve bu nedenle mücadele etmeyi gerektiren bir portre sunar. Fakat doğum haritası ancak sezgisel bilgisi olan insanlar tarafından doğru şekilde yorumlanabilir. Bu tür insanlar da oldukça azdır.
“Doğum anında, gökyüzünden verilen mesaj; geçmişte iyi ve kötü hareketlerin neticelerini vurgulamak için değil, insanda kendi esaretinden kurtulma iradesini uyandırmak içindir. İnsan yapmış olduklarını geri alabilir. Şu anda hayatında sürmekte olan etkilerin sebeplerini, geçmişte herhangi bir şekilde harekete geçiren, yine kişinin kendisinden başkası değildir.
İnsan her türlü sınırlamanın üstesinden gelebilir çünkü bu sınırlamaları, kendi hareketleriyle bizzat kendi yaratmıştır. İkinci olarak ta gezegensel baskılardan etkilenmeyen ruhsal kaynaklara sahip olduğunu bilmelidir.
Astrolojiye karşı hissedilen batıl nitelikli korku, insanı, bir köle gibi , mekanik yönlendirilmeye bağlı bir robot yapar. Bilge insan, yaradılışa olan sadakatini, Yaradan’a sadakate dönüştürerek, gezegenlerini yani geçmişini yener. Ruh’la “Bir” olduğunu idrak ettikçe , madde tarafından hükmedilişi giderek azalır. Ruh her zaman özgürdür; ölümsüzdür çünkü doğmamıştır. Yıldızlar tarafından idare edilemez.
İnsana has tüm belalar, sıkıntılar; evrensel yasanın şu veya bu şekilde çiğnenmesinden kaynaklanır. Kutsal metinler, insanın herşeye muktedir olan tanrısal gücü gözardı etmeksizin , doğanın yasalarına uyumluluk göstermesi gerektiğini belirtir. İnsan yaptığı yanlışları geri almak için var gücüyle çalışacağına inancıyla, dua, irade gücü, meditasyon vb gibi yollarla, geçmişteki hataların olumsuz etkileri en aza indirilebilir ya da yok edilebilir.”
Paramahansa Yogananda devam eder:
“Çocukluğumdan beri, astrolojiye karşı bir önyargı beslemiştim. Bunun nedeni ise, hem birçok insanın bağımlılık derecesinde astrolojiye ilgi gösterdiklerini gözlemlemem hem de aile astroloğumuzun yaptığı şu kehanetti: “Üç kere evleneceksin ve üçünde de dul kalacaksın.” Konunun üstünde derin derin düşündüm ve kendimi, üç defa düğün töreninin yapıldığı tapınağın önünde kurban edilmeyi bekleyen bir keçi gibi hissettim.
“Kaderine boyun eğmiş de olabilirsin.” demişti ağabeyim Ananta.
“Yazılı horoskopun, doğru bir şekilde, ilk senelerinde Himalayalar’a gitmek için evden kaçacağını, fakat zorla geri döndürüleceğini bildirmiştir. Evliliklerin hakkındaki tahmin de gerçek olmak zorunda.”
Bir gece, içime kehanetin tamamen yanlış olduğu şeklinde açık bir sezgi doğdu. Horoskop tomarını yaktım ve küllerini de bir keseye koyarak, üstüne de şöyle yazdım: “Geçmiş karmanın tohumları, tanrısal bilgeliğin ateşinde kızartılınca, filizlenmez.”
Keseyi göze çarpan bir yere koydum. Ananta, cüretkar yorumumu hemen okudu.
“Gerçeği de, bu kağıt tomarını yaktığın kadar kolaylıkla yok edemezsin.” Ağabeyim tepeden bakarcasına güldü.
Yaşça tam bir erkeklik olgunluğuna ulaşmamdan önce, ailemin benim için üç kere nişan tertiplediği bir gerçektir. Her defasında da, Tanrı için olan sevgimin, geçmişten gelen herhangi bir astrolojik zorlamadan daha etkili olduğunu bildiğimden, yapılan planları geri çevirdim.
“Kişinin Öz’ünü kavrayışı ne kadar derinse, süptil ruhsal titreşimleriyle bütün evreni o derece çok etkiler, olayların akışından o derece az etkilenir.” Usta’mın bu kelimeleri sık sık ilham verircesine aklıma gelir.
Zaman zaman astrologlardan, gezegenlerin sunduğu kanıtlara göre en kötü dönemlerimi belirlemelerini isterdim ve bu dönemlerde kendime hedef çizdiğim her görevi yine de yerine getirirdim.
Bu zamanlarda başarımın, olağanüstü zorlukların ardından geldiği bir gerçektir. Fakat şu inancım her zaman doğrulanmıştır. Tanrısal korumaya karşı duyulan iman ve kişinin Tanrı tarafından verilmiş iradesinin doğru yönde kullanılışı, göklerden akan tesirlerden çok daha etkin bir güçtür.
Kişinin doğumunda yazılan yazının mesajı daha çok insanın onurunu harekete geçirmek yönündedir.
Göklerin ta kendisi, insanın her türlü sınırlamadan özgür olma kararlılığını uyandırmayı amaçlar. Tanrı, her insanı bir ruh olarak yaratıp ona bireysellik vermiş; dolayısıyla da ister bir ana direk, isterse de bir parazit olmanın geçici rolünü oynasın, onu evrensel yapı için vazgeçilmez kılmıştır. İnsanın kurtuluşu kesindir ve isterse derhal gerçekleşebilir. Bu dışta değil, içte elde edilen zaferlere bağlıdır.
İnsanlar, Yaradan’la ayrılamaz bir şekilde yüce bir birlik içinde olduklarının bilincine vararak, yaradılışın ikilem zindanından teker teker kurtulurlar.
Usta sadece astroloji değil, kutsal metinler konusundaki anlayışımı da geliştirdi. Kutsal metinleri, zihnin tertemiz masasına yerleştiren Usta, onları sezgisel akıl yürütme neşteriyle parçalara ayırıp, özgün hali peygamberlerce belirtilmiş olan gerçeklerden, yanlışları ve alimlerin yaptığı eklemeleri ayırabilmekteydi.”
Bu da göstermektedir ki; “Negatif Enerjilere Karşı Kendimizi Nasıl Koruruz?” yazısında bahsettiğim üzere kendi sonsuzluğunu bilen “Gerçek İnsan” menfi etkenlerden az etkilenir ya da hiç etkilenmez.
Sevgiyle kalın.